You are from below; I am from above. You are of this world; I am not of this world.
- Siz aşağıdansınız; Ben yukarıdanım. Siz bu dünyadansınız; Ben bu dünyadan değilim.
Who lives in the room below?
- Aşağıdaki odada kim yaşıyor?
We saw a lake far below.
- Biz çok aşağıda bir göl gördük.
She looked at me with tears running down her cheeks.
- Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
- Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
The bad thing about inferiority complexes is that the wrong people have them.
- Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
- Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
Hanover is the capital of Lower Saxony.
- Hannover Aşağı Saksonya'nın başkentidir.
The actual price was lower than I had thought.
- Gerçek fiyat düşündüğümden daha aşağıdaydı.
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
- Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
Tom found the wallet he thought he'd lost after searching the house from top to bottom.
- Evi baştan aşağı aradıktan sonra Tom, kaybettiğini düşündüğü cüzdanı buldu.
They are examining him from top to bottom.
- Onlar onu yukarıdan aşağıya muayene ediyorlar.
Tom and Mary are more or less the same weight.
- Tom ve Mary aşağı yukarı aynı ağırlıktalar.
This book costs more or less 20 euros.
- Bu kitap aşağı yukarı 20 avroya mâl oldu.
We saw the parade move down the street.
- Geçit töreninin caddeden aşağıya doğru ilerlediğini gördük.
We looked down on him as a coward.
- Biz onu bir korkak olarak aşağıladık.
The children started bouncing up and down on the couch.
- Çocuklar kanapenin üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
- Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
No one should be subjected to such humiliation.
- Hiç kimse böyle bir aşağılanmaya maruz bırakılmamalıdır.
There was a watermill under the dam.
- Barajın aşağısında bir su değirmeni vardı.
My chinese is far from perfect, but I can roughly understand everything he is saying.
- Benim Çincem mükemmel olmaktan uzak, ama aşağı yukarı onun söylediği her şeyi anlayabiliyorum.
Let's go downstairs for dinner.
- Akşam yemeği için aşağı kata inelim.
Jimmy, breakfast is ready. Come downstairs.
- Jimmy, kahvaltı hazır. Aşağıya gel.