Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
And I will raise it again in three days.
- Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
That textbook is out of date.
- O ders kitabı güncel değil.
Which is the date of your birthday?
- Doğum günün hangi tarih?
In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
- Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
A warm, sunny day is ideal for a picnic.
- Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished.
- Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
A beam of sunlight came through the clouds.
- Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.
This room doesn't get much sunlight.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.
I got you a pen as a birthday present.
- Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.
My grandfather gave me a birthday present.
- Büyükbabam bana bir doğum günü hediyesi verdi.
Today is the hottest day this year.
- Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
Sunshine is beneficial to plants.
- Güneş ışığı bitkiler için faydalıdır.
The sunshine tempted people out.
- Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
Sami will maintain his innocence until the day he dies.
- Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.
This is the prettiest sunset I have ever seen.
- Bu şu ana kadar gördüğüm en güzel gün batımıdır.
Lovely sunset, isn't it?
- Güzel gün batımı, değil mi?
She felt restless all day long.
- O gün boyu huzursuz hissetti.
He has been working all day long.
- O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.
She felt restless all day long.
- O gün boyu huzursuz hissetti.
A large bathroom with natural daylight belongs to this apartment.
- Doğal gün ışığı olan büyük bir banyo bu daireye aittir.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
I play football every day.
- Her gün futbol oynarım.
Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
The weekdays are: Monday, Tuesday, Wednesday, Thursday, and Friday.
- Hafta içi günleri : Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma'dır.
In those days, I used to get up at six every morning.
- O günlerde her sabah altıda kalkardım.
This is the house where I lived in my early days.
- Burası benim ilk günlerimi yaşadığım evdir.
I speak English daily.
- Her gün İngilizce konuşuyorum.
Traffic accidents happen daily.
- Trafik kazaları her gün olur.
The following day, Sophie combed and dressed her doll because her friends were coming over.
- Ertesi gün, Sophie oyuncak bebeğini taradı ve giydirdi çünkü arkadaşları geliyorlardı.
He said that he was going home the following day.
- O, ertesi gün eve gideceğini söyledi.
It was good chatting like old times. Let's talk again some time.
- Eski günlerdeki gibi sohbet etmek iyiydi. Bir ara yine konuşalım.
Let's remember the good times.
- İyi günleri hatırlayalım.
In June, it rains day after day.
- Haziranda her gün yağmur yağar.
The dog waited day after day for its master's return.
- Köpek her gün sahibinin dönüşünü bekledi.
Sunday is the first day of the week.
- Pazar haftanın ilk günüdür.
My first day in the university was rather boring.
- Üniversitedeki ilk günüm oldukça sıkıcıydı.
Save up something for a rainy day.
- Ak akçe kara gün içindir.
Save for a rainy day.
- Kara gün için tasarruf edin.
The sheriff told Tom to be out of town by sundown.
- Şerif Tom'a gün batımına kadar şehir dışında olmasını söyledi.
Lincoln arrived at Gettysburg at sundown.
- Lincoln Gettysburg gün batımında geldi.
Sami doesn't deserve to see the light of day again.
- Sami bir daha gün ışığını görmeyi hak etmiyor.
Fadil's devastating fate finally came to light.
- Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.
Tom spent all day looking around antique shops.
- Tom tüm günü antika dükkanlarının etrafında bakınarak geçirdi.
It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.
- Tüm gün şiddetli yağmur yağdı, bu zaman zarfında evde kaldım.
Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.
- Güneşli olsa da hava soğuktu.
Güneşli olsa da hava soğuktu.
- Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.