bağ

listen to the pronunciation of bağ
Türkçe - İngilizce
connection

He got the job by virtue of his father's connections. - O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.

He has no connection with this affair. - Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.

link

The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet. - Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.

A chain is made up of many links. - Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.

bond

You can't destroy the precious bond between mother and child. - Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.

Which is longer, a single bond or a double bond? - Hangisi daha uzun? Bir tek bağ mı yoksa bir çift bağ mı?

tie

That child could barely manage to tie his shoes. - O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.

I can't tie a very good knot. - Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.

vineyard
nexus
tie, cord; bandage; bunch, sheaf; relation, connection; bond; ligament; impediment, restraint
string

Tom attached the string to the kite. - Tom ipi uçurtmaya bağladı.

He bound the package with a string. - O paketi bir iple bağladı.

correlate
fascia
brace
copulation
desmo
noose; relation
bandage
cord

A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord. - Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.

He connected the cord to the machine. - O, kordonu makineye bağladı.

fastening
fastener

Push buttons are a practical fastener for children's clothes. - İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.

vinculum
ligature

Sami used a ligature to strangle Layla. - Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.

binder
connexion
linkup
poet. garden; orchard
knot

Tom knotted the rope securely. - Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.

I can't tie a very good knot. - Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.

copula
alliance
daughter

The mother tied a ribbon in her daughter's hair. - Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.

Your daughter is a drug addict. - Senin kızın bir uyuşturucu bağımlısı.

header
linkage
lace

Tom bought new laces for his shoes. - Tom ayakkabıları için yeni bağcıklar aldı.

Excuse me, your laces are untied. - Affedersiniz, bağcıklarınız çözülmüş.

ligament

I tore a ligament in my knee and had to have surgery. - Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.

Tendons and ligaments are more fragile than you might think. - Tendonlar ve bağlar düşündüğünüzden daha kırılgandır.

{i} relationship
{i} noose
as
chain

A chain is made up of many links. - Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.

The boat is attached to the anchor by a chain. - Tekne bir zincirle çapaya bağlıdır.

so
contact

She wasn't able to contact him by phone. - O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.

Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident. - Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.

(Bilgisayar,Teknik) connector
(Bilgisayar) hyperlink
(Biyoloji) isthmus
restraint
interconnect

Everything is interconnected. - Her şey birbirine bağlıdır.

Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected. - Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.

couple
(Askeri) ammunition clip
though

She thought that she could become economically independent from her parents if she went to college. - Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.

Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident. - Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.

(İnşaat) anchorage
like

I like being independent. - Bağımsız olmayı severim.

You were shouting at her and I don't like that. - Sen ona bağırıyordun ve ben bundan hoşlanmıyorum.

yoke
trabecula
{i} relation

Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation. - En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.

{f} binding

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

This agreement is binding on all parties. - Bu anlaşma tüm tarafları bağlıyor.

whether

Whether we go or not depends on the weather. - Gidip gitmeyeceğimiz havaya bağlı.

Your success depends on whether you pass the STEP examination or not. - Sizin başarınız STEP sınavını geçip geçmemenize bağlıdır.

bridle
{i} truss
till
coupling
while

We were cut off while talking on the telephone. - Biz telefonda konuşurken bağlantı kesildi.

For a while, I was really addicted to cola and drank it every day. - Bir süredir kola bağımlısı oldum ve onu her gün içtim.

neither
whereas
whence
hitch

Mary tied the horses to the hitching post. - Mary atları bağlama direğine bağladı.

The horse began to protest as soon as it was hitched to the cart. - At arabaya bağlanır bağlanmaz protesto etmeye başladı.

fasten

She advised him to fasten his seat belt. - O ona emniyet kemerini bağlamasını tavsiye etti.

Please fasten your seat belt. - Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın.

beginnings
lest
than

Seeing something in a different context than the accustomed one can be surprising. - Alışılmış olandan farklı bir bağlamda bir şey görmek şaşırtıcı olabilir.

Thank you for the donation. - Bağış için teşekkürler.

{i} bonding
syndesmo
bağ kurmak
correlate
bağ ban
strip bond
bağ evi
bond house
bağ makası
Garden(er's) scissors
bağ çiçekleri
vineyard flowers
bağ açısı
bond angle
bağ bahçe
vineyards and orchards
bağ bozmak
to harvest grapes
bağ bozumcu
vintager
bağ budamak
to prune a vineyard
bağ enerjisi
bond energy
bağ kütüğü
vine stock
bağ kütüğü
vine
bağ pulluğu
vineyard plough
bağ salyangozu
(Tabiat Doğa) (yumuşakçalar, naime) french escargot, snail
bağ sırası
bond order
bağ taşı
bond stone
bağ çubuğu
vine shoot; vine cutting
bağ şiddeti
bond strength
hiper bağ
hyperlink
kimyasal bağ
(Biyoloji,Teknik) chemical bond
otomatik bağ
(Bilgisayar) auto link
polar olmayan bağ
(Tıp) non polar bond
Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ
(Atasözü) It is the want of care that makes the field bare
kovalent bağ
Covalent bond
asıcı bağ
suspensory
asıcı bağ
suspensory ligament
atomik bağ
atomic bond
ayakına bağ olmak
to hinder (one)
ayakına bağ vurmak/ını bağlamak
to hinder
destek bağ
(Anatomi) sustentaculum
duygusal bağ
emotional tie
duygusal bağ
emotional bond
elektrostatik bağ
electrostatic bond
esnek yay bağ
(Madencilik) yielding arch
etkin bağ
(Bilgisayar) active hyperlink
hiper bağ içerik mönüsü
hyperlink context menu
hiper bağ mönüsü
hyperlink menu
izlenen bağ
followed hyperlink
kimyasal bağ yapabilen
univalent
kovalent bağ
covalence
kutupsal bağ
polar bond
mantıksal bağ
continuity
moleküler bağ
molecular bond
nokta bağ
dative bond
polar bağ
polar bond
silsile bağ
chain-link
yapıştırıcı bağ
adhesive bond
yığma bağ
close timbering
çift bağ
double bond
üçlü bağ
triple bond
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) f. Büyük bahçe. Bostan
(Osmanlı Dönemi) Üzüm asması
(Osmanlı Dönemi) Üzüm asmaları bulunan yer
Meyve bahçesi
Bir halat üzerine atılan sağlam, düzgün ve istendiğinde kolayca çözülebilen her türlü düğüm
Asmalık
İlgi, ilişki, rabıta
Sargı
Bağlam, deste, demet. İlgi, ilişki, rabıta: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür."- Anayasa
Nota yazarken yan yana gelen aynı veya farklı değerdeki notaların birbirine bağlanarak çalınacağını belirtmek için yapılan yay biçimindeki işaret. Üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu toprak parçası: "Üzümünü ye de bağını sorma."- Atasözü
Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti
Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel gibi düğümlenebilir nesne
Bağlam, deste, demet
üzüm bahçesi
üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu, üzüm yetiştirilen toprak parçası
Üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu toprak parçası
bağ bahçe
Bahçe gibi taşınmaz mal
bağ bozumu
Bağda ürünün toplanması
bağ bozumu
Bu işin yapıldığı mevsim, güz, sonbahar
bağ bıçağı
Bağ ve bahçelerde yetişen meyve fidanlarını, bitki ve özellikle üzüm kütüklerini budamaya yarayan kesici alet
bağ doku
Hücre sayısı az, hücre arası maddesi çok ve genel olarak diğer dokuları birbirine bağlayarak destek görevi yapan doku
bağ fiil
Fiillerin zarf olarak kullanılan şekilleri, ulaç, zarf-fiil: gül-e gül-e, koş-arak, otur-up vb
bağ çubuğu
Asma fidesi
hukuki bağ
Vatandaşlık, yurttaşlık gibi kişi veya şeyleri devlete bağlayan bağ
bağ