I'd like to stay one more night. Is that possible?
- Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
She left without saying even a single word.
- Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
I don't have a single enemy.
- Benim tek bir düşmanım yok.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
I'll buy you a drink.
- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
We rented an apartment when we lived in New York.
- New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
I'm busy looking for an apartment.
- Ben bir daire aramakla meşgulüm.
He wore a top hat and a monocle.
- O bir silindir şapka ve bir tek gözlük taktı.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
Every time I think of Tom, I get a lump in my throat.
- Tom'u ne zaman düşünsem, boğazımda bir yumru hissediyorum.
I have a lump in my breast.
- Benim mememde bir yumru var.
Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.
- Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.
Two heads are better than one.
- Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
Caesar erected a golden statue of Cleopatra.
- Sezar, Kleopatra'nın altından bir heykelini dikti.
They erected a statue in memory of Gandhi.
- Onlar Gandhi'nin anısına bir heykel diktiler.
In 1860, Lincoln was elected President of the United States.
- 1860'ta Lincoln, Amerika Birleşik Devletleri başkanlığına seçildi.
Washington is the capital of the United States.
- Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
The main idea in his speech was unity.
- Konuşmasındaki ana fikir birlikti.
The Emperor is the symbol of the unity of the people.
- İmparator, halkın birliğinin sembolüdür.
I saw her somewhere two years ago.
- Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
- Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
Tom gave Mary an engagement ring.
- Tom Mary'ye bir nişan yüzüğü verdi.
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
- Tom büyükbabasından miras kalan parayla Mary için bir nişan yüzüğü aldı.
After a hectic few days at work, Tom is looking forward to a change of pace.
- İşte yoğun geçen birkaç günden sonra, Tom bir değişikliği iple çekiyor.
He walked at a quick pace.
- O büyük bir hızla yürüdü.
Would you like some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
- Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
They began with a strong attack against the enemy.
- Düşmana karşı şiddetli bir taarruza geçtiler.
Have you ever squashed a tomato?
- Hiç bir domates ezdin mi?
Have you ever squashed a fly with your hand?
- Sen hiç elinle bir sinek ezdin mi?