düzensiz

listen to the pronunciation of düzensiz
Türkçe - İngilizce
irregular

I have an irregular pulse. - Düzensiz bir nabzım var.

I don't like learning irregular verbs. - Düzensiz fiilleri öğrenmeyi sevmiyorum.

untidy

I think Tom is untidy. - Sanırım Tom düzensiz.

Tom is very untidy, isn't he? - Tom çok düzensiz, değil mi?

unsteady
ragged
snatchy
erratic

Sami was confused by Layla's erratic behavior. - Sami'nin, Leyla'nın düzensiz davranışları nedeniyle kafası karışmıştı.

Mary was troubled by Tom's erratic behavior. - Mary Tom'un düzensiz davranışı tarafından rahatsız oldu.

patchy
out of trim
out of order, untidy
haywire
chaotic
disorganized

Tom said Mary is disorganized. - Tom Mary'nin düzensiz olduğunu söyledi.

Tom isn't as disorganized as he used to be. - Tom eskiden olduğu kadar düzensiz değil.

non uniform
unsystematic
desultory
inordinate
freehand
out of order

His room is always out of order. - Onun odası her zaman düzensizdir.

The controls of the plane were out of order. - Uçağın kontrolleri düzensizdi.

jerky
indigested
out of balance
excursive
disordered
disorderly, untidy; disordered; unsystematic; irregular
hugger mugger
fitful
patchily
disorderly

Tom was arrested for being drunk and disorderly. - Tom, sarhoş ve düzensiz olduğu için tutuklandı.

every
nonuniform
discursive
order

His room is always out of order. - Onun odası her zaman düzensizdir.

The controls of the plane were out of order. - Uçağın kontrolleri düzensizdi.

uneven ground
cranky
snatch
(Biyokimya) random
every which way
turbid
odd
slovenly
turbulent
galley west
labile
roving
spasmodic
methodless
tumultuous
discordant
bumpy
slipshod
dishevelled
wildcat
uneven
orderless
sporadic
messy
trim of
anomalous
ırregular
jumbled
scratchy
uncaredfor
huggermugger
out of square
{s} snuffy
{s} unkempt
{s} unequal
{s} rugged
grub
outoforder
düzen
layout

The instrument panel has a very ergonomic layout. - Enstrüman paneli, çok ergonomik bir düzene sahip.

I've changed my website's layout. - Ben web sitemin düzenini değiştirdim.

düzen
order

Tom thought everything was in order. - Tom her şeyin düzenli olduğunu düşündü.

Social order does not come from nature. It is founded on customs. - Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.

düzen
array
düzensiz fiiller
irregular verbs
düzensiz aralıklarla
in snatches
düzensiz aralıklarla
by snatches
düzensiz bir şekilde
by fits and starts
düzensiz bırakmak
litter up
düzensiz düzenleme
(Ticaret) disarrangement
düzensiz hareket etmek
flutter
düzensiz hareket etmek
fluctuate
düzensiz hareketlerle
jerkily
düzensiz kalabalık
rout
düzensiz oda
glory hole
düzensiz seçim
(Bilgisayar) disjoint selection
düzensiz surette
by fits and starts
düzensiz çekimli
heteroclite
düzensiz çekimli ad
heteroclite
düzensiz çizgi
streak
düzen
system

Let's try to change the system. - Düzeni değiştirmek için çalışalım.

The Japanese writing system is very complicated, it has three alphabets with more than two thousand characters. - Japon yazım düzeni çok karmaşıktır, iki binden fazla karakteri olan üç tane alfabe vardır.

düzen
arrangement

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

Thank you for making the arrangements. - Düzenlemeleri yaptığınız için teşekkür ederiz.

düzen
trim

I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission. - İzni olmadan onun elektrikli sakal düzenleyicisini kullanırsam Tom'un bundan çok hoşlanacağını sanmıyorum.

düzen
(İnşaat) configuration
düzen
{i} scheme

Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor. - Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.

Tom schemed to destroy the project. - Tom projeyi yok etmek için bir komplo düzenledi.

düzen
pattern
düzen
{i} regulation

In the first place, I would like to announce several new regulations. - İlk olarak birkaç yeni düzenlemeyi duyurmak istiyorum.

Import regulations have been relaxed recently. - İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.

düzen
(İnşaat) schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzen
arrange

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

düzen
(Muzik) tuning
düzen
get-up
düzen
(Kanun) deceit

Tom is deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz, değil mi?

Tom is being deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz oluyor, değil mi?

düzen
(Askeri) intrigue
düzen
programme
düzen
regulate

Many countries try to regulate the birth rate. - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.

The Angkar regulated every moment of our lives. - Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.

düzen
(Denizbilim) arrencement
düzen
install
düzen
(Bilgisayar) schema
düzen
trick
düzen
regular

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

düzen
composition
düzen
range
düzen
(Ticaret) lay out
düzen
cheat
düzen
invention
düzen
(Bilgisayar) edit

How often do you edit your profile? - Ne sıklıkta profil düzenlersin?

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

düzen
establishment
düzen
organisation
düzen
shine

Rain or shine, the athletic meet will be held. - Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.

düzen
combination
düzen
set up

Let's set up a meeting. - Bir toplantı düzenleyelim.

We'll set up a meeting. - Bir toplantı düzenleyeceğiz.

düzen
(Ticaret) law and order

The police are responsible for the maintenance of law and order. - Polis, kanun ve düzenin korunmasından sorumludur.

The British have a lot of respect for law and order. - İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.

düzen
make-up
düzen
accommodation
düzen
{i} regime
düzen
{i} harmony
kirli ve düzensiz (yer)
slatternly
düzen
regularity
düzen
method

Tom is methodical, isn't he? - Tom düzenli, değil mi?

Tom works methodically. - Tom düzenli olarak çalışır.

düzen
trickery
düzen
ordinance
düzen
chicanery
düzen
orderliness
düzen
sequence
düzen
disposal
düzen
sort out
kesintili, düzensiz
intermittent, irregular
özensiz, düzensiz (kimse)
sloppy, irregular (no)
DÜZENSİZ
(Askeri) aperiodic
düzen
cosmos

Cosmos is the antithesis of chaos. - Kaosun antitezi düzendir.

düzen
disposition
düzen
the social order, the system
düzen
order, orderliness; arrangement
düzen
(Konuşma Dili) trick
düzen
right

He's not eating right. I think he's sick. - O düzenli yemek yemiyor. Ben onun hasta olduğunu düşünüyorum.

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

düzen
regime, seasonal flow pattern of a river
düzen
make up
düzen
convention
düzen
order, regularity; regime; tuning; trick, lie, invention
düzen
contexture
düzen
get up

Let's get up a party for Tom's birthday. - Tom'un doğum günü için bir parti düzenleyelim.

They will get up a party for Tom's birthday. - Onlar Tom'un doğum günü için parti düzenleyecekler.

düzen
mus. tuning
düzen
formation
düzen
arch. order
düzen
(Hukuk) co-ordination
düzen
coordination
düzen
rhythm
düzen
adjust

I didn't make any adjustments. - Herhangi bir düzenleme yapmadım.

düzen
program

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

düzen
ordonnance
düzen
setup
uçağın düzensiz devinimi
bump
Türkçe - Türkçe
Düzeni olmayan veya düzeni bozuk, karışık, tertipsiz, intizamsız, gayrimuntazam
Düzeni olmayan veya düzeni bozuk, karışık, tertipsiz, intizamsız, gayrimuntazam: "Düzensiz nüfus artışı sadece yoksulluğu artırmaya yarıyor."- H. Taner
Sistemsiz
Düzen
sıra
Düzen
nizam
Düzen
sistem
düzen
Bez dokuma tezgâhı
düzen
Dolap, hile: "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak."- E. E. Talu
düzen
Alet edevat takımı
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
düzen
Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin biribirlerine göre ilişkileri
düzen
Dolap, hile
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem: "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır."- R. N. Güntekin
düzen
Müzik aletlerinde ses ayarı, akort
düzen
Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması
düzen
Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim
düzen
Yerleştirme, tertip
düzensiz