fenalaşmak

listen to the pronunciation of fenalaşmak
Türkisch - Türkisch
Ansızın bayılacak gibi olmak: "Kendisini tam Cemile'nin karşısında görünce fenalaştı."- M. C. Kuntay
Ağırlaşmak
Kötü bir duruma girmek
Hasta ağırlaşmak
Ansızın bayılacak gibi olmak
FENA
(Osmanlı Dönemi) Geçip gitme
FENA
(Osmanlı Dönemi) Çok kocamış olmak
FENA
(Osmanlı Dönemi) Tas: Kendi varlığından geçmek
FENA
(Osmanlı Dönemi) Kötü
FENA
(Osmanlı Dönemi) Geçici dünya
FENA
(Osmanlı Dönemi) (Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma
FENA
(Osmanlı Dönemi) Devamlı olmayan
fena
Ölümlü olma durumu, ölümlülük
fena
Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan: "Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum."- P. Safa. Ölümlü olma durumu, ölümlülük
fena
Çok
fena
Hoşa gitmeyen, rahatsız edici
fena
Hoşa gitmeyen, rahatsız edici: "Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım."- R. H. Karay
fena
Üzücü
fena
Davranışları toplumun ahlâk anlayışına uymayan
fena
İyi nitelikte olmayan, kötü: "Rüşvet aslında fena şeydir, fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir."- B. Felek. Üzücü: "Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki..."- H. E. Adıvar. Çok: "Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor."- P. Safa. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kişi)
fena
İstenilen ve gereken nitelikte olmayan
fena
İyi nitelikte olmayan, kötü
fenalaşma
Fenalaşmak işi
fenâ
(Osmanlı Dönemi) yokluk, yok olma
fenalaşmak
Favoriten