gelişmiş

listen to the pronunciation of gelişmiş
Türkisch - Englisch
developed

A developed perception of linguistic beauty is still lacking in her. - Dilsel güzelliğin gelişmiş algısı hâlâ onda eksik.

Kazakhstan is one of the developed countries in Central Asia. - Kazakistan, Orta Asya'daki gelişmiş ülkelerden biridir.

advanced

Their equipment is extremely advanced. - Onların cihazı son derece gelişmiş.

Japan is becoming the most advanced country technologically. - Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.

improved

Still, things haven't really improved. - Yine de, işler gerçekten gelişmiş değil.

Improved medical technology has been one of the spin-offs of the space program. - Gelişmiş tıbbi teknoloji, uzay programının yan ürünlerinden biri oldu.

sophisticated

It's the most sophisticated model on the market. - Bu, piyasada en gelişmiş model.

I can bring in some more sophisticated equipment if you think we need it. - Ona ihtiyacımız olduğunu düşünüyorsan biraz daha gelişmiş bir donanım getirebilirim.

(Askeri) emergency response team - advance - acil durum cevap takımı
developed, advanced
(Bilgisayar) enhance
(Bilgisayar) advance

The military power of this country is very advanced. - Bu ülkenin askerî gücü çok gelişmiştir.

Their equipment is extremely advanced. - Onların cihazı son derece gelişmiş.

forward
foremost
geliş
coming

We are all looking forward to your coming. - Gelişinizi sabırsızlıkla bekliyoruz.

We could all see it coming, couldn't we? - Hepimiz onun gelişini gördük, değil mi?

geliş
arrival

Keiko informed him of her safe arrival. - Keiko onun güvenli bir şekilde gelişini ona bildirdi.

Possibly, the accident will delay his arrival. - Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.

gelişmiş düzen
(Bilgisayar) advanced layout
gelişmiş adale
brawn
gelişmiş dar bant sayısal sesterminali
(Askeri) advanced narrowband digital voice terminal
gelişmiş içerik şebekesi
enhanced content networking
geliş
arrivals
az gelişmiş ülke
the third world
en az gelişmiş ülkeler
(Ticaret) least developed countries
geliş
incidence
geliş
{f} brew
geliş
{f} growing

Trade between the two countries has been steadily growing. - İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.

geliş
{f} prospering
geliş
build up

I want to build up my vocabulary. - Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.

Reading helps you build up your vocabulary. - Okumak kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardım eder.

geliş
{f} flourish

After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished. - İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.

Legends of vampires flourish in the Balkans. - Vampir efsaneleri Balkanlar'da gelişir.

geliş
grew
geliş
advent

The tribe wasn't delighted about the advent of the peacemaker. - Kabile arabulucunun gelişi hakkında memnun değildi.

The story revolves around a mysterious adventure. - Hikaye gizemli bir macera etrafında gelişiyor.

geliş
prosper
geliş
arrest
geliş
build#up
geliş
comings
çok gelişmiş
advanced
A.B.D. Gelişmiş Savunma Araştırma Projeleri Kuruluşu
(Askeri) Defense Advanced Research Projects Agency
aniden gelişmiş
shot up
az gelişmiş
underdeveloped
az gelişmiş bölgeler
(Hukuk) under-developed area
az gelişmiş ülke
underdeveloped country
deniz gelişmiş lojistik destek yeri
(Askeri) naval advanced logistic support site
en az gelişmiş ülke
(Ticaret) least developed country
erken gelişmiş
precocial
erken gelişmiş
precocious
erken gelişmiş
forward
erken gelişmiş
(Botanik, Bitkibilim) rathe
erken gelişmiş
(Botanik, Bitkibilim) rathe-ripe
eskilerine oranla az gelişmiş
obsolete
geliş
coming, advent, arrival
geliş
med. presentation (at birth)
geliş
coming, arriving, arrival; advent
geliş
incoming
geliş
forthcoming
kasları gelişmiş
muscle bound
kimyasal, biyolojik, radyolojik, nükleer ve gelişmiş patlayıcı silahlar
(Askeri) chemical, biological, radiological, nuclear and high yield explosives
taktik gelişmiş bilgisayar; terminal erişim kontrolörü; terminal taarrız kontrol
(Askeri) tactical advanced computer; terminal access controller; terminal attack control
tam gelişmiş
full blown
Türkisch - Türkisch
Gelişme gösteren
az gelişmiş
Gelişmesi gecikmiş olan
az gelişmiş
Eğitim düzeyi düşük kalmış, üretimi daha çok ilkel tarıma dayanan, doğal kaynaklarını gereğince değerlendiremeyen (ülke)
geliş
Gelme işi veya biçimi: "Keklik gibi taştan taşa sekerek / Gerdan açıp gelişini sevdiğim."- Ruhsatî
geliş
Gelme işi veya biçimi
gelişmiş
Favoriten