kızmak

listen to the pronunciation of kızmak
Türkisch - Englisch
be angry

Tom had every right to be angry. - Tom kızmakta haklıydı.

Tom had reasons to be angry. - Tom'un kızmak için nedenleri vardı.

be nettled at
get hot
lose one's temper
cut up rough
become hot
ruffle
fret
inflame
huff
be riled at
be angry with smb
chafe
grow hot
to get angry, to resent, to be cross (with sb) (about sth); to get hot
heat
(for a hen) to get broody
(for something being heated) to get hot
gall
(Fiili Deyim ) get angry

Mary, come down. It is harmful to get angry. - Mary, sakin ol. Kızmak zararlıdır.

There's no reason to get angry. - Kızmak için hiçbir neden yok.

get

That's no reason to get angry. - Kızmak için neden yok.

Mary, come down. It is harmful to get angry. - Mary, sakin ol. Kızmak zararlıdır.

have one's hackles up
(deyim) be up in arms
cross
glow
bristle
rail against
get mad
resent
bridle
fly into a passion
be riled
fume
nettled
get hot under the collar
fly off the handle
rail
kız
girl

Betty is a pretty girl, isn't she? - Betty güzel bir kızdır, değil mi?

His girlfriend is Japanese. - Onun kız arkadaşı Japon.

kız
{i} bird

The girl let the bird loose. - Kız kuşu serbest bıraktı.

The girl released the birds from the cage. - Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.

kız
daughter

He was impatient to see his daughter. - Kızını görmek için çok sabırsızdı.

The Joneses love their daughter. - Joneslar kızlarını sever.

kızma
take it easy
kızma
{i} frown
kız
judy

That girl whose hair is long is Judy. - Saçı uzun olan kız Judy.

That girl who has long hair is Judy. - Uzun saçlı o kız Judy'dir.

kız
skirt

Do those girls wear white skirts? - O kızlar beyaz etek mi giyiyor?

Girls are wearing short skirts these days. - Kızlar bugünlerde kısa etek giyiyor.

kız
queen

Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters. - Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.

I've got a queen of hearts. - Benim bir kupa kızım var.

kızma
{i} fury
kızma
glowing
kız
resent

I feel resentment against your unwarranted criticism. - Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.

There was enormous resentment over high taxes. - Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.

kız
lass
kız
bridle up
kız
wench
kız
picture card
kız
virgin

Most virgins have an intact hymen. - Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.

In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped. - Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.

kız
bridle at
kız
puss
kızma
resentment
hiddetlenmek, kızmak, gadap etmek
To rage, to be angry, to gadap
kız
gırl

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

He married a Canadian girl. - O, Kanadalı bir kızla evlendi.

kız
country girl
kız
girl's
kafası kızmak
to get angry
kafası kızmak
to get angry, to fly into a temper
keli kızmak
(for a calm person) to lose his temper
kız
chick

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

Tom loves fried chicken. - Tom, kızarmış tavuk seviyor.

kız
female

Tom has a lot female friends. - Tom'un çok sayıda kız arkadaşı var.

That female student is American. - O kız öğrenci Amerikalıdır.

kız
(iskambil) queen
kız
Miss

In November of 1996, Mars Global Surveyor began a 10 month mission to the Red Planet. - Mars Global Surveyor Kasım 1996'da kızıl gezegene olan 10 aylık bir göreve başladı.

I really miss my girlfriend. - Kız arkadaşımı gerçekten özlüyorum.

kız
maid

The maid gave up her job. - Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.

What's your mother's maiden name? - Annenin kızlık soyadı nedir?

kız
maiden

Mary went back to using her maiden name. - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.

Mary's maiden name is Jackson. - Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.

kız
virgin, maiden
kız
lassie
kız
chicken

Tom loves fried chicken. - Tom, kızarmış tavuk seviyor.

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

kız
babe
kız
playing cards queen
kız
bunny

Mary wore bunny slippers. - Mary kız terlikleri giydi.

Tom gave his daughter a stuffed bunny. - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.

kız
gal
kız
girl; daughter, girl; queen; virgin, maiden
kız
jenny
kız
colleen
kız
sheila
kız
jill

Jill is the only girl in our club. - Jill Kulübümüzde tek kız.

kız
demoiselle
kızma
anger

You have no cause for anger. - Kızmak için nedenin yok.

kızma
tiff
kızma
becoming hot
kızma
vexation
kızma
inflammation
kızma
indignation
Türkisch - Türkisch
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak
Dişi kuşlar zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak. Öfkelenmek, sinirlenmek: "Tamamıyla bir Fransız olduğumu anlayınız da şapka giydiğime kızmayınız, olur mu?"- Ö. Seyfettin
Zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
At, eşek gibi hayvanlar çiftleşmek istemek, kösnümek
Öfkelenmek, sinirlenmek
Çiftleşmek istemek, kösnümek
horata
Kız
bint
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından seslenilirken kullanılır
kız
Dişi
kız
Dişi çocuk
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü: "Sesleri işitiyor musun, kızım?"- F. R. Atay. İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
Dişi çocuk: "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı."- H. E. Adıvar
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire: "Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim."- B. R. Eyuboğlu
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire
kızma
Kızmak işi: "Şimdi artık kızma sırası bana gelmişti."- R. N. Güntekin
kızma
Kızmak işi
kızmak
Favoriten