It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
Would you like to travel abroad?
- Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
He's accustomed to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
She likes traveling best of all.
- O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
I traveled by myself.
- Tek başıma seyahat ettim.
Roger traveled from town to town in the west.
- Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.
Have you ever travelled alone?
- Hiç yalnız seyahat ettin mi?
Tom and Mary travelled together around the world for three years.
- Tom ve Mary üç yıldır birlikte dünya çapında seyahat ettiler.
I really like travelling.
- Seyahat etmeyi gerçekten severim.
She went travelling with her friend.
- O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.
I have to commute all the way from a distant suburb.
- Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.