She is contemplating a trip.
- O bir yolculuk düşünüyor.
She is busy preparing for the trip.
- O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
He never travels without taking an alarm clock with him.
- O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.
Steve told me the tale of his travels.
- Steve bana yolculuklarının hikayesini anlattı.
The voyage to America used to take many weeks.
- Amerika'ya yolculuk birçok hafta sürerdi.
The long voyage was a trial for us.
- Uzun yolculuk bizim için çok zahmetli geçti.
I'm travelling alone.
- Yalnız yolculuk ediyorum.
Travelling is easy these days.
- Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
He made a journey to Paris.
- O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
Congratulations! You just won a free cruise to the Bahamas!
- Tebrik ederiz! Bahamalar'a ücretsiz yolculuk kazandınız!
Traveling by boat is a lot of fun, isn't it?
- Gemiyle yolculuk etmek çok eğlenceli, değil mi?
Is it possible to travel at such a high speed?
- Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
We've been traveling for three days.
- Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
Tom doesn't want to travel alone.
- Tom yalnız başına yolculuk etmek istemiyor.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.
Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.