geleneksel teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- traditional
Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
- Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- conventional
Why are conventional language classes so boring?
- Neden geleneksel dil dersleri bu kadar sıkıcı?
Plastics have taken the place of many conventional materials.
- Plastik birçok geleneksel malzemenin yerini almaktadır.
- (Biyokimya) trivial
- trad
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
Languages that would have never found themselves together in a traditional system, can be connected in Tatoeba.
- Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.
- traditionalistic
- orthodox
New Age ideas are a refreshing alternative to the staid orthodoxy of traditional Christianity.
- Yeni Çağ fikirleri geleneksel Hıristiyanlığın ağırbaşlı ortadoksluğu için ferahlatıcı bir alternatiftir.
- institutional
- set
- traditional, conventional
- groovy
- classic
- folksy
- customary
It's customary for waiters and waitresses to introduce themselves using only their first names.
- Bay ve bayan garsonların ilk isimlerini kullanarak kendilerini tanıtması gelenekseldir.
In hotels, it's customary to install wall-to-wall carpeting.
- Otellerde duvardan duvara halı yerleştirmek gelenekseldir.
- traditionary
- unwritten
- geleneksel aile
- (Pisikoloji, Ruhbilim) extended family
- geleneksel araçlar
- (Politika, Siyaset) traditional instruments
- geleneksel basın yayın
- traditional media
- geleneksel bellek
- (Bilgisayar) conventional memory
- geleneksel gıdalar
- (Gıda) traditional foods
- geleneksel ihracatçı
- (Ticaret) traditional supplier
- geleneksel kültür
- traditional culture
- geleneksel medya
- traditional media
- geleneksel mimari
- vernacular architecture
- geleneksel olarak
- institutionally
- geleneksel olarak
- conservatively
- geleneksel olmayan
- nontraditional
- geleneksel olmayan
- unconventional
- geleneksel otorite
- (Pisikoloji, Ruhbilim) traditional authority
- geleneksel pazarlama
- traditional marketing
- geleneksel satıcı ülke
- (Ticaret) traditional supplier
- geleneksel tasarım
- (İnşaat) conventional design
- geleneksel tıp
- (Tıp) traditional medicine
- geleneksel tıp
- folk medicine
- geleneksel çiftçilik
- (Tarım) traditional farming
- geleneksel çince
- traditional chinese
- geleneksel toplum
- (Sosyoloji, Toplumbilim) Traditional society
- geleneksel analiz
- (Jeoloji) customary analyses
- geleneksel bahar şenlikleri
- traditional spring festivals
- geleneksel bilgi
- traditional knowledge
- geleneksel bir kore yemeği
- (Gıda) kimchee
- geleneksel bir kore yemeği
- (Gıda) kimchees
- geleneksel bir kore yemeği
- (Gıda) kimchi
- geleneksel bütçe
- (Ticaret) traditional budget
- geleneksel değer
- traditional value
- geleneksel dilbilgisi
- (Dilbilim) traditional grammar
- geleneksel düzey
- (Pisikoloji, Ruhbilim) conventional level
- geleneksel ekonomi
- (Ticaret) subsistence economy
- geleneksel ekonomik sistem
- (Ticaret) traditional economy
- geleneksel eylem
- (Pisikoloji, Ruhbilim) traditional action
- geleneksel faktoring
- (Ticaret) old-line factoring
- geleneksel fonlar
- (Ticaret) traditional funds
- geleneksel güvenirlik
- (Dilbilim) classical reliability
- geleneksel güvenirlik kuramı
- (Dilbilim) classical reliability theory
- geleneksel hale getirmek
- traditionalize
- geleneksel hekim
- (Tıp) traditional healer
- geleneksel ihracat
- conventional export
- geleneksel ispanyolca
- traditional spanish
- geleneksel japon kapısı
- fusuma
- geleneksel kimlik
- traditional identity
- geleneksel konut
- conventional house
- geleneksel kural
- traditional rule
- geleneksel kıyafet
- local dress
- geleneksel kıyafet
- traditional wear
- geleneksel kıyafetler giymiş
- habited
- geleneksel pasta
- traditional pastry
- geleneksel seramik
- (İnşaat) ceramic conventional
- geleneksel sistem
- (Bilgisayar) conventional system
- geleneksel sınav kuramı
- (Dilbilim) classical test theory
- geleneksel telefon hizmetleri
- (Telekom) pots
- geleneksel teori
- (Jeoloji) conventional theory
- geleneksel yöntem
- (Jeoloji) conventional theory
- geleneksel yöntem
- conventional technique
- geleneksel çözümleme
- (Dilbilim) classical analysis
- geleneksel şenlik
- traditional festival
- geleneksel şenlik
- traditional fest
- alternatif-geleneksel hekim
- (Tıp) folk healer
- alternatif-geleneksel hekim
- (Tıp) alternative/traditional healer
- kısmen geleneksel
- semitraditional
- terminal kontrol sahası; en yakın yaklaşma zamanı; geleneksel Başkomutanlık faal
- (Askeri) terminal control area; time of closest approach; traditional CINC activity