hızla

listen to the pronunciation of hızla
Türkçe - İngilizce
swiftly

Dan swiftly grabbed the pitbull by the neck and threw it off the roof. - Dan hızla pitbulu boynundan tuttu ve onu çatıdan attı.

The pigeon flew swiftly down to the earth. He was much larger than a turkey. - Güvercin yeryüzüne hızla uçtu. O bir hindiden çok daha büyüktü.

quickly

He acted quickly and put out the fire. - O hızla hareket etti ve yangını söndürdü.

She quickly went up the stairs. - O hızla merdivenlerden yukarı gitti.

rapidly

Her proficiency in English rapidly improved. - Onun İngilizcedeki yeterliliği hızla gelişti.

I felt my heart beating rapidly. - Kalbimin hızla çarptığını hissettim.

fast

Christmas is fast approaching. - Noel hızla yaklaşıyor.

He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh. - Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.

double quick!
by leaps
apace
loudly

The birds chirp loudly while flying rapidly. - Kuşlar hızla uçarken yüksek sesle cıvıltı yaparlar.

at a good clip
slap
speedily
rapidly, speedily
swimmingly
like a streak of lightning
with momentum
fast, rapidly
slap bang
quick

The argument quickly got out of control. - Tartışma hızla kontrolden çıktı.

They left their house quickly. - Onlar hızla evlerini terk ettiler.

by leaps and bounds
forcefully, powerfully, violently
in double time
speedy
like a shot
pronto
at the rate of
(deyim) like hell
hard

Since the student has worked very hard, he is making rapid progress. - Öğrenci sıkı çalıştığından beri hızla ilerliyor.

Software is getting slower more rapidly than hardware becomes faster. - Yazılım donanımın hızlanmasından daha hızlı yavaşlıyor.

promptly
in nothing flat
speedly
at speed
posthaste
like wildfire
fastly
steep
{i} double quick
at a clip
tantivy
hız
velocity

Light travels at a velocity of 186,000 miles per second. - Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.

The velocity of light is about 186,000 miles per second. - Işık hızı saniyede yaklaşık 186.000 mildir.

hız
speed

In towns, speed is limited to 50 km/h. - Şehirlerde hız sınırı 50 km / h dir.

Ken was fined 7,000 yen for speeding. - Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.

hızla çarpmak
bang
hızla büyümek
mushroom
hızla dönmek
twirl
hızla çevirmek
twirl
hızla alçalıp avına vurmak
(şahin vb.) stoop
hızla geri dönmek
double back
hızla geçen
flying
hızla geçip gitmek
rip
hızla geçip gitmek
chase
hızla geçmek
shoot
hızla geçmek
shoot ahead of
hızla geçmek
zip by
hızla hareket etmek
scud
hızla inişe geçmek
nosedive
hızla kaçma
scurry
hızla kaçmak
scurry
hızla koşmak
tear
hızla ve sessizce önünden geçmek
flicker
hızla vurmak
swipe
hızla yayılmak
sweep
hızla çıkarmak
whisk
hızla çıkmak
high tail
hız
pace

Tom does things at his own pace. - Tom işleri kendi hızınızda yapar.

Tom needs a change of pace. - Tom'un hız değişikliğine ihtiyacı var.

hız
{i} expedition
hız
{i} rate

I'm amazed by the rate at which industries grow. - Sanayinin büyüme hızına şaşırdım.

I can type at a very fast rate. - Çok yüksek bir hızda daktilo ile yazabilirim.

görünüp hızla kaybolmak
flash
son hızla
flat out
birden hızla çekmek
yank
hız
rush
hız
ratio

The application allows you to quickly calculate the ratio of body mass index - BMI. - Uygulama, vücut kütle indeks oranını hızlı bir şekilde hesaplamanı sağlıyor.

hız
(Biyokimya) velecity
hız
(Meteoroloji) sayisal
hız
impetus
hız
celerity
hız
dispatch
hız
swiftness
hız
momentum
hız
speeds

The airplane is capable of supersonic speeds. - Uçak sesten hızlı hızlara ulaşabilir.

In the future, humans will use spaceships to travel around the galaxy at speeds faster than light. - Gelecekte, insanlar ışıktan daha hızlı hızlarda galaksi etrafında seyahat etmek için uzay gemileri kullanacaktır.

hız
speeded
alçak hızla tarama
low-velocity scanning
aynı hızla
pari passu
birden hızla yükselen
skyrocketed
birden hızla yükselme
skyrocketing
birden hızla çekme
yanking
birini hızla götürmek
whirl someone off
birini hızla götürmek
whirl someone away
bütün hızla
(Askeri) full steam
büyük bir hızla
at a great pace
büyük hızla
flat out
en son hızla
with all possible dispatch
hız
momentum, impetus
hız
speed, velocity " sürat; impetus
hız
quickness
hız
enthusiasm, spiritedness, spirit, vigor, vitality, zest
hız
pelt
hız
bat

The battle quickly became fierce and bloody. - Savaş hızla şiddetli ve kanlı oldu.

hız
raciness
hız
force, strength, power, violence: Rüzgârın hızı kesildi. The wind's died down
hız
tilt
hız
speed, rapidity, velocity
hız
career
hız
haste

The mistake hastened his retirement. - Hata onun emekliliğini hızlandırdı.

Mary hastened back to her room. - Mary hızla odasına geri döndü.

hız
speed , rate
hız
rapidness
hız
lick
hız
rapidity
hız
loudness
hız
range
meclisten hızla geçirmek
railroad
saatte yüz mil hızla giden motosikletliler
ton up boys
son hızla
at full tilt
son hızla
at full speed

Away went the car at full speed. - Araba son hızla uzaklaştı.

He headed for the door at full speed. - O, son hızla kapıya doğru gitti.

son hızla
at full lick
taşrada hızla yükselen genç profesyonel
rumpie
Türkçe - Türkçe
Çabucak, çabuk, sür'atle
Çabucak, çabuk, süratle
hızla artan dizi
B=(b1, b2, b3, ...., bn) dizisinde, eğer her bi değeri kendinden önce gelen sayıların toplamından büyükse, bu diziye süper artan dizi denir
HIZ
(Osmanlı Dönemi) Sür'at, çabukluk.* Gayret, şevk
HIZ
(Osmanlı Dönemi) Fiz: Alınan yolun zamana oranı
Hız
şiddet
hız
Bir hareketten doğan güç, şiddet: "Yağmur şimdi hızını daha da arttırmıştı."- H. Taner. Çaba, güç, gayret, takat
hız
Çabukluk, sürat
hız
Çabukluk, sür'at
hız
Çaba, güç, gayret, takat
hız
Alınan yolun harcanan zamana oranı, sür'at
hız
Bir hareketten doğan güç, şiddet
hız
Alınan yolun harcanan zamana oranı, sürat: "Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır."- F. R. Atay
hız
(Osmanlı Dönemi) sürat