kaybolma

listen to the pronunciation of kaybolma
Türkçe - İngilizce
disappearance

There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance. - Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.

Tom is a person of interest in Mary's disappearance. - Tom, Mary'nin kaybolmasında ilgi çeken bir kişidir.

merger
loss

The loss of their mother grieved them very much. - Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.

Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic. - Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.

disappear

Tom wants to disappear. - Tom gözden kaybolmak istiyor.

Just don't disappear. - Sadece gözden kaybolma.

failure
kaybolmak
get lost

Where are we meeting tomorrow? I don't want to get lost again. - Yarın nerede buluşuyoruz? Tekrar kaybolmak istemiyorum.

It's better to walk back than to get lost. - Kaybolmaktansa geri dönmek daha iyidir.

kaybolmak
{f} disappear

I wanted to disappear. - Ortadan kaybolmak istedim.

You have to disappear. - Ortadan kaybolmak zorundasın.

kaybol
disappear

Tom disappeared without leaving a trace. - Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.

Tom disappeared without a trace. - Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.

kaybolmak
lose

I don't want to lose. - Kaybolmak istemiyorum.

kaybolmak
{f} wander
kaybol
got lost
kaybol
melt away
kaybolmak
go astray
kaybolmak
to get lost, to lose ones' bearings; to disappear
kaybol
(Argo) bite me
kaybolmak
(deyim) lose oneself
kaybolmak
lose ones' bearings
kaybolmak
become lost
kaybolmak
evanish
kaybolmak
melt
kaybol
become lost
kaybolmak
go
kaybolmak
sag
kaybolmak
go west
ortadan kaybolma
disappear
gözden kaybolma
disappearance

We are going to look into the disappearance of the money. - Paranın gözden kaybolmasını soruşturacağız.

gözden kaybolma
evanescence
kaybol
get lost!

Why did you get lost in the woods? - Ormanda niçin kayboldun?

I am afraid that you will get lost. - Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.

kaybol
get lost

Wherever I may go, I will get lost. - Nereye gidersem gideyim, ben kaybolurum.

I have a good sense of direction, so I don't get lost. - Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.

kaybolmak
clear away
kaybolmak
smear
kaybolmak
die away
kaybolmak
be lost
kaybolmak
to be/get lost; to disappear from sight
kaybolmak
lose out
kaybolmak
wither
kaybolmak
die down
kaybolmak
lose one's bearings
kaybolmak
lyse
kaybolmak
evaneece
Türkçe - Türkçe
Kaybolmak işi
(Osmanlı Dönemi) MAGİB
(Osmanlı Dönemi) MUGAYEBE
Kaybolmak
yitmek
Kaybolmak
(Osmanlı Dönemi) İFTİKAD
Kaybolmak
(Osmanlı Dönemi) VAKB
Kaybolmak
(Osmanlı Dönemi) AFK
kaybolmak
Yitmek: "Bu okuyuşta mısranın asıl mahiyeti olan deruni ahenk kaybolmuştur."- Y. K. Beyatlı
kaybolmak
Görünür olmaktan çıkmak, görünmez olmak
kaybolmak
Görünür olmaktan çıkmak, görünmez olmak: "Kocası bu karanlıkta kaybolmuştu."- Ö. Seyfettin