oynat

listen to the pronunciation of oynat
Türkçe - İngilizce
play

Your software should be up-to-date to play the video. - Videoyu oynatabilmeniz için yazılımınız güncel olmalı.

The DVD player replaced the videotape player. - DVD oynatıcı, video kaset oynatıcının yerini aldı.

(Bilgisayar) animate
{f} removing
oyna
{f} play

Do you know how to play mahjong? - Mahjong oynamayı biliyor musun?

I am learning Japanese to play mahjong in Japan. - Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.

oyna
{f} playing

Certainly, I like playing cards. - Kesinlikle,kart oynamayı severim.

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

otomatik oynat
(Bilgisayar) auto-play
oyna
(Bilgisayar) poke

Tom doesn't know how to play poker. - Tom nasıl poker oynayacağını bilmiyor.

She didn't want him to play poker. - O, onun poker oynamasını istemedi.

video oynat
(Bilgisayar) play video
oyna
fiddle with
oyna
{f} frisk

I'm feeling a little frisky. - Kendimi biraz oynak hissediyorum.

oyna
{f} frisking
oyna
toy with

You think you can toy with me, but I don't play games. - Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

Oyna
curveball
görüntü oynat
(Bilgisayar) play videos
oyna
toy

Bill often plays with toys by himself. - Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.

The children played with toy blocks. - Çocuklar oyuncak bloklarla oynadılar.