solely; exclusively; merely; just

listen to the pronunciation of solely; exclusively; merely; just
Английский Язык - Турецкий язык

Определение solely; exclusively; merely; just в Английский Язык Турецкий язык словарь

only
sırf
only
yalnızca

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi. - Only a few people showed up on time.

Ödevini yaptın mı? Toplantı yalnızca iki gün sonra. - Did you do your homework? The meeting is only two days away.

only
sadece

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pilaf with meat is eight yuan. The vegetarian pilaf is only four yuan.

only
sade

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika. - Walking from the station to the house takes only five minutes.

only
yalnız

Ödevini yaptın mı? Toplantı yalnızca iki gün sonra. - Did you do your homework? The meeting is only two days away.

Partide yalnızca altı kişi vardı. - Only six people were present at the party.

only
{s} biricik

Biricik kızımız kanserden öldü. - Our only daughter died of cancer.

Sen onun biricik arkadaşıydın. - You were his only friend.

only
{s} bir tek, eşsiz, biricik, yegâne. z
only
bağlaç bir tek
only
safi
only
bir tek

Sorun sadece bir tek şekilde yorumlanabilir. - The question can only be interpreted a single way.

Tek tekerlekli bir bisikletin sadece bir tekeri vardır. - A unicycle has only one wheel.

only
ne var ki
only
{s} ancak

Tom ancak kendini suçlayabilir. - Tom has only himself to blame.

O tür bir şeyi yapmaya ancak Tom'un cesareti vardı. - Only Tom would have the guts to do that kind of thing.

only
ama

Tom çok çalıştı ama sınavda başarısız oldu. - Tom worked hard only to fail the exam.

Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı. - Her only purpose in life was to get rich.

only
bağlaç bundan başka
only
daha

Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım. - If only I had studied harder for the exam.

Tek oğlu olduğu için, baba, Ken'i daha çok seviyordu. - Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.

only
(bağlaç) yalnız, ama, fakat
Английский Язык - Английский Язык
only