second that

listen to the pronunciation of second that
İngilizce - Türkçe
aynı fikirdeyim
katılıyorum
agree
{f} kararlaştırmak
agree
{f} hemfikir olmak
agree
{f} yaramak
agree
{f} uyuşmak

Sıfatın ismiyle uyuşmak zorunda olduğunu unutma. - Don't forget that the adjective must agree with its noun.

agree
uymak (bir başka şeye)
agree
uzlaşmak
agree
kabul et

Birlikte çalışmayı kabul ettiler. - They agreed to work together.

Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti. - The girl's parents agreed to her request.

agree
anlaşma sağlamak
agree
mutabık olmak
agree
(Politika, Siyaset) mutabakata varmak
agree
mutabık kalmak
agree
{f} aynı fikirde olmak

Onunla aynı fikirde olmak zorundayım. - I have to agree with him.

Burada Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım. - I've got to agree with Tom here.

agree
katılıyorum

Ben genellikle ona katılıyorum. - I generally agree with her.

Ben kesinlikle size katılıyorum. - I agree with you absolutely.

agree
agree to bir konuda mutabık kalmak
agree
tatlı
agree
iyi

Bu iklim bana iyi gelmiyor. - This climate doesn't agree with me.

Hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu kabul ettik. - We all agreed it was a good idea.

agree
{f} razı olmak, rıza göstermek; mutabık olmak
agree
mutabık

Biz neredeyse hiçbir şeyde mutabık kalmayız. - We hardly ever agree on anything.

Biz indirim oranı üzerinde mutabık kaldık. - We have agreed on the rate of discount.

agree
muvafakat etmek kabul etmek
agree
uygun

Bizim planımız için uygun musun? - Are you agreeable to our plan?

Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular. - They agreed to elect him as president.

İngilizce - İngilizce
agree
second that

    Heceleme

    sec·ond that

    Türkçe nasıl söylenir

    sekın dhıt

    Telaffuz

    /ˈsekən ᴛʜət/ /ˈsɛkən ðət/