görülmemiş

listen to the pronunciation of görülmemiş
Türkisch - Englisch
unseen

What has been seen can not be unseen. - Görülen bir şey, asla görülmemiş gibi olmaz.

unprecedented, unusual, singular, extraordinary
extraordinary, never seen before
unsighted
unprecedented

This is an unprecedented gesture. - Bu eşi benzeri görülmemiş bir jest.

This is totally unprecedented. - Bu bütünüyle eşi benzeri görülmemiş.

singular
unobserved
strange
unusual
unheard-of
extraordinary

A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness. - Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.

freak
new
uncouth
eşi benzeri görülmemiş
unprecedented

This is an unprecedented gesture. - Bu eşi benzeri görülmemiş bir jest.

This is totally unprecedented. - Bu bütünüyle eşi benzeri görülmemiş.

eşi görülmemiş
unprecedented

The situation this year is unprecedented. - Bu yıl durum eşi görülmemiş.

gör
saw

I saw John at the library. - Kütüphanede John'u gördüm.

Yesterday I went to Denizli and I saw a rooster near the coop. - Dün ben Denizli'ye gittim ve kümesin yakınında bir horoz gördüm.

gör
{f} sighted
gör
{f} seeing

I'm looking forward to seeing you this April. - Bu nisanda seni görmeye can atıyorum.

Love is seeing her in your dreams. - Aşk onu rüyalarında görmektir.

gör
see

Mary decided never to see him any more. - Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.

Love is seeing her in your dreams. - Aşk onu rüyalarında görmektir.

gör
{f} seen

I have not seen him lately. - Son zamanlarda onu görmedim

I've never seen such a wonderful sunset. - Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.

gör
{f} view

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

gör
catch sight of

He happened to catch sight of a rare butterfly. - Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.

gör
{f} sight

Is there any end in sight to the deepening economic crisis? - Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?

She stood astonished at the sight. - Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.

gör
{f} viewing

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

eşi benzeri görülmemiş
unheard-of
eşi görülmemiş
unheard-of
misli görülmemiş miktarda
never so
Türkisch - Türkisch
O güne kadar karşılaşılmamış, şaşılacak nitelikte olan