He works in the planning section.
- O, planlama bölümünde çalışıyor.
Tom learned later that Mary wasn't planning to live in Boston.
- Tom Mary'nin Boston'da yaşamayı planlamadığını daha sonra öğrendi.
I'd like to schedule an appointment with Dr. Jackson.
- Doktor Jackson'la bir randevu planlamak istiyorum.
I'd like to schedule an appointment.
- Bir randevu planlamak istiyorum.
The revolutionary council met to plan strategy.
- Devrim konseyi strateji planlamak için toplandı.
I have to plan everything.
- Her şeyi planlamak zorundayım.
I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30.
- 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.
What time is your plane scheduled to take off?
- Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
I'd like to schedule an appointment for tomorrow.
- Yarın için bir randevu planlamak istiyorum.
I'd like to schedule an appointment with Dr. Jackson.
- Doktor Jackson'la bir randevu planlamak istiyorum.
It rains so often in the wet season that it's hard to plan outings.
- Yağışlı mevsimde o kadar sık yağmur yağar ki gezintileri planlamak zordur.
The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
- Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30.
- 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.
Tom asked Mary whether she planned to swim or not.
- Tom Mary'ye yüzmeyi planlayıp planlamadığını sordu.
Tom had only planned to stay in Boston for just a day or two.
- Tom iş için sadece bir ya da iki gün Boston'da kalmayı planlamıştı.
You must accommodate your plans to mine.
- Sen planlarını benimkine uydurmalısın.
He works in the planning section.
- O, planlama bölümünde çalışıyor.
Tom intended to tell Mary everything.
- Tom Mary'ye her şeyi söylemeyi planladı.
Things did not go as intended.
- İşler planlandığı gibi gitmedi.
Tom said that he thought Mary knew what time John was planning to start cooking.
- Tom, John'un ne zaman aşçılığa başlamayı planladığını Mary'nin bildiğini düşündüğünü söyledi.
He works in the planning section.
- O, planlama bölümünde çalışıyor.
I have to plan everything.
- Her şeyi planlamak zorundayım.
Failing to plan is planning to fail.
- Planlamak için başarısız olma başarısız olmak için planlamadır.